HANGİSİ RİSKLİ? OBEZİTEMİ, OBEZİTE AMELİYATLARIMI?
Obezite tüm dünyada hızla artan ve sebep olduğu hastalıklara bağlı ölüm riskini arttırarak yaşam kalitesini bozan çok ciddi bir hastalıktır. Beslenme alışkanlıklarının değişmesi, hareket kısıtlanmaları, genetik yatkınlık, ilaç tedavileri bu hastalığın temelinde yatmaktadır. Obeziteyle mücadelede bu kadar yoğun talebin olduğu bir ortamda gerek diyet programları, gerekse cerrahi uygulamalar ile büyük bir pazar ortaya çıkmıştır. Bu pazarda ortaya çıkan tecrübesiz ve bilimsel olmayan uygulamalar maalesef hastalara yaşam kaybına kadar uzanan ciddi zararlar
vermektedir. Obezite toplumda değişik şekillerde karşımıza çıkmaktadır. Çoğu kişide sebep olduğu ciddi hastalıklarla görülür. Avrupa toplumlarında Tip2 Şeker Hastalığı- nın %80, kalp krizlerinin %35’inden, yüksek tansiyonun ise %55’inden obezite sorumludur ve her yıl bir milyondan fazla ölüme neden olmaktadır. Ayrıca kişinin hem kendine olan güvenini yitirmesine, psikososyal sorunlar yaşamasına ve toplumdan uzaklaşmasına yol açmaktadır. Yaşam riskini arttıran hastalıkların yanında horlama, uykuda solunum durmaları ile seyreden uyku apne sendromuna; Diz, kalça ve omurga eklemlerinde ciddi yıpranmaya; Hormonal etkilerle adet düzensizlikleri, kıllanma, çocuk sahibi olmada zorluk çekme, erkeklerde meme dokusunun aşırı büyümesine; Erkeklerde prostat ve barsak, kadınlarda meme ve barsak kanserlerinin artışına da sebep olmaktadır. Tedavi hedefi kalıcı zayıflamadır. Vücut kitle oranı 30 kg/m ² üzerine çıkan kişilerde diyetle kalıcı olarak zayıflama oranı sadece %5’tir. Yani diyet yapan 100 kişinin ancak 5 tanesi bunu kalıcı olarak başarabilmektedir. Cerrahi uygulamalarda ise başarı oranı %80 olarak karşımıza çıkmaktadır. Cerrahinin riskleri “Tecrübeli ve Etik” merkezlerde %2 kaçak oranı %0.4 ölüm oranı olarak belirtilmektedir. Kendi hasta serimizde ise bu oran %1.5 kaçak oranıdır. Ameliyatı gerçekleştirecek hekim mutlaka sorun çıkması durumunda bunu tedavi edebilecek cerrahi tecrübeye sahip olmalıdır. Bu konuda tecrübeli hekimlerce gerçekleştirilen ameliyatlar obezite ile mücadelede en önemli başarı faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Ameliyat sonrası hastanın yakın takibi, karşılıklı güven, hastanın yeni bir yaşam şeklini ve kurallarını kabul etmesi durumunda zayıflama başarısı %90 üzerindedir. Ameliyat sonrası ortalama bir yıl içerisinde ek hastalıklara bağlı ölüm riski yaklaşık %90 azalmakta, yaşam kalitesi ise yaklaşık %95 artmaktadır. Yapılacak ameliyatlar ne kadar genç yaşta yapılırsa başarı oranı o kadar artmaktadır.
HASTA SEÇİMİ Ameliyat kararı vermeden önce hastaların ciddi değerlendirilmesi önemlidir. Boy ve kilo ile yapılan ölçümlerle Vücut kitle indeksi hesaplaması ilk basamakta önemlidir. Obeziteye bağlı ek hastalıkların varlığı ameliyat kararını destekler. Genetik faktörler değerlendirilmelidir. Yeni bilimsel çalışmalarda Asya kökenli toplumlarda Avrupa ortalamasına göre daha düşük vücut kitle oranlarında ameliyat önerilebilmektedir. Ciddi psikiyatrik hastalığı olanlar ameliyat edilmemelidir. Ameliyat bu konuda tecrübeli hekimlerce yoğun bakım, kardiyoloji, endoskopi birimi olan büyük hastanelerde yapılmalıdır. Ameliyat riskleri az olsa da gerekli durumda bu birimler yaşam kurtarıcı olabilir. Hastalar mutlaka hekimleri ile görüşerek karar almalıdır. Hastaneye ameliyat planlanarak yatırılan her hasta ameliyat edilmeyebilir. Buna değerlendirmeler sonrası karar verilmelidir. Obezite için yapılan ameliyatlar laparoskopik sistemle yapılan ameliyatlar olup karında yapılan küçük deliklerle yapılan kapalı ameliyatlardır. Hastalar kolayca yaşam normallerine dönebilmektedir. Ameliyat akşamı ayağa kalkmakta, erken hareket ederek normal şartlarda 3-4 gün içerisinde hastaneden taburcu olabilmektedir. Bedenen ağır çalışmayan hastalar yaklaşık 10 gün içerisinde işlerine dönebilmektedir. Bir başka şehir efsanesi de ameliyat sonrası hiçbir şey yiyememe korkusudur. Belirlenen bir geçiş beslenmesi sonrası yaklaşık 2 ay sonunda az miktarlarda sık aralıklarla olmak şartıyla her şeyi tüketebilmektedir. Sağlıklı bir sonuç elde etmek için mutlaka uzman ekiplerle, her hastaya özel değerlendirmeler yapılarak kararlar alınmalı, hastalarla karşılıklı güven ve saygı ile yola çıkarak başarı elde edilmelidir.